Aşk Cephesi , birbirinden bağımsız gibi duran ama bir noktada birbirine sıkıca bağlanan, yoğun ama sürükleyici, muhteşem kitap. Kitaba ilk başlarken son derece heyecanlıydım çünkü uzun zamandır gerçekten beğeneceğimi düşündüğüm adam akıllı bir kitap asla okumamıştım. Sözgelimi bu kitap, benim açımdan son derece güzeldi. Akıcı bir dile sahipti, sürükleyiciydi, merak unsuru barındırıyordu. Tabii ki de bu merak unsuru tüm kitaba hakim değildi, Selim ve Angela ilişkisinin nereye gideceği daha kitabın başında anlaşılıyordu ama Joe ve Ali’nin macerası son derece merak uyandırıcıydı. Sonundaki olaylar ise, hiç beklemediğim yerden vurdu.
Kitabın aklımdaki tek bir soru işaretini yanıtlamasını istemiştim kitabın başından beri. Kitabın içinde çok fazla hikâye vardı ve yazar bunları birbirine bağlarken herhangi birini boşlayarak yazsaydı, tüm kitap çöp olabilirdi. Ama Bahadır Yenişehirlioğlu tüm titizliği ile bu kitaba odaklanmış ve harika bir yapıt çıkarmış. Savaş ortamı, günümüz, mektuplar… Her ortam ve durum okurken içinde hissedecekmişsiniz gibi yazılmış. Kitaba öyle bir dalıyorsunuz ki kendinizi Rodos’un ay yansıyan taşlarının üzerinde yürüyormuş gibi hissediyorsunuz. Betimlemeler gözünüzde canlanmasını, Selim’in iç sesi ise nasıl bir ruh halinde olmanız gerektiğini size yansıtıyor.
Yaşadığım ve içinde bulunduğum ortam Çanakkale olduğu için mi yoksa savaş konu edinen şeyler genellikle acı verici olduğu için mi bilmiyorum ama kitapta beni en çok etkileyen şey kesinlikle Ali ve Joe’nun içinde bulunduğu savaşın tasvirî oldu. Bütün bir kitap boyunca ikilinin yolunun kesişmesini bekledim. İkisinden birinin öleceğini tahmin etmiştim ama bu şekilde bir ölümü düşünememiştim.
Aşk Cephesi kitabında yazar Kınalı Hasan hikâyesine de yer vermiş. Çok etkilendiğim bir olay olduğu için kitabın bu kısmını gözlerim dolu dolu okudum. Ne zaman duysam bende aynı etkiyi yaratan bu olay, kitabı okurken onu daha çok sevmeme sebep oldu.
Kitap ne kadar akıcı olursa olsun, hayatımın yoğun bir dönemine geldiği için Joe ve Ali’nin daha savaşa girmediği kısımda kitabı okumaya ara vermek zorunda kaldım. Yaklaşık 10 günlük bu ara sonunda kitabı geri okumaya başladığımda aslında kitaptan kopmuş olabileceğimi düşünmüştüm. Ama bu öyle bir kitap ki, tüm ayrıntılarını hatırlamaya devam ettiğimi fark ettim. Bu da kitabın hayatıma dâhil olduğunu kanıtlıyordu bence.
Kitap Angela’da gelen bir mektubun Selim’e ulaşması ile başlıyor. Dedesine yazılmış mektupları almak için Rodos’a doğru bir yolculuğa başlıyor Selim. Bu sırada da yeni bir kitaba başlıyor; “Kitap”. Hikâye bu noktadan sonra 3’e ayrılıyor; Joe ve Ali’nin hikâyesi, Selim ve Angela’nın hikâyesi, Kerim ile Adara’nın Hikâyesi.
Kerim ve Adara, Akhisar’da yaşayan iki yan komşu. Birbirlerine âşıklar ama hikâyeleri, savaş yüzünden yarım kalıyor. Adara, memleketinden ama en önemlisi de aşkından ayrılıyor. Ayrılır ayrılmaz umutları ile birlikte saçlarını kesiyor. 3 mektup var Kerim’e yazıp asla ulaştıramadığı. Bu mektupları yıllar sonra Angela, Kerim’in torununa ulaştırıyor ve bu şekilde diğer hikâyenin ana karakterleri Angela ve Selim tanışıyor.
Selim bu yolculuğa sadece dedesinin mektuplarını almak için çıkmıyor. Kendini keşfetmek, kafasındaki soruları cevaplamak için Rodos’a doğru bir yolculuğa çıkıyor. Arkasında Abdullah Bey’in sözleri onun yolunu aydınlatıyor. Çok değer verdiği bu karakter kitabın ilerleyen bölümlerinde biraz daha ilginç hale getirilmek için kitaba bağlanıyor. Askıda kaldığını düşündüğüm tek bölüm sanırım burası. Kitap ve Abdullah Bey arasında bir bağ olmasaydı sadece benzerlik olsaydı kitabın akışı daha güzel olurdu gibi geldi okurken. Takılı kaldığım noktalardan biri oldu. Ama hikâyesinin sonu son derece şaşırtıcıydı.
Selim yanında kitap ile çıkıyor bu yolculuğa. Kitap ile bütünleşiyor ve içinde kayboluyor. Kitabın hikâyesi son derece ilginç. Çanakkale savaşındaki iki farklı cephedeki iki askerin hikâyesini anlatıyor. Bu iki askerin yolu savaşın en sıcak anında kesişiyor ve bu ikiliyi birbirine bağlayan şey mektup oluyor. Kitabın gidişatına bakarak bu ikiliyi bir mektubun bağlayacağını tahmin edebiliyorsunuz.
İçinde çok fazla olay ve çok fazla hikâye barındırması sebebi ile kitabın ufak tefek sorunları olduğunu inkâr edemem. Çok fazla durumda çok fazla duygu içine girmeniz gerekiyor. Kesinlikle yolda okunacak bir kitap değil. Oturup kafanızı vererek okumanız gerekiyor. Aksi durumda kaçırabiliyorsunuz. Beğenilmeyen kısımlar kişiden kişiye değişebilir bu yüzden bence kitapta bu değişmeliydi dediğim birçok yeri söylemeyeceğim. Hem yeni okuyanlar için kitabın sürprizi gitmesin diye hem de zaten birkaç tanesini yukarıda belirttim diye. Kesinlikle kitabı okumayan birinin, çok şey kaçıracağını düşünüyorum.
Yazan: Sena AKSOY
Aşk Cephesi Soruları ve Cevapları
Aşk Cephesi kimin eseri?
Bahadır Yenişehirlioğlu
Aşk Cephesi türü nedir?
Yerli Romanlar
Aşk Cephesi kaç sayfa?
280
Aşk Cephesi Yorumları
kitabın konusu çok güzel yavaş ilerliyor ama kendisini yine de okutuyor ben çok beğendim
30-09-2019 12:35
çanakkale içinde vurdular beni kitabının özeti lazım