Alzheimer
Alzheimer hastalığı günümüzde popüler hastalıklar arasındadır. İnsan ömrünün uzamasıyla birlikte yaşa bağlı olarak ortaya çıkan temelde bellek sorunu olarak görülen fakat davranışsal ve zihinsel boyutlarıyla birlikte süreç halinde gelişen yaşlılığa bağlı beyin hastalıklarındandır. Yavaş yavaş gelişir ve hastalığın başlangıcından itibaren yaklaşık 10 yıl sonra hastayı ölüme sürükler. Hastanın ilerleyen dönemlerde tamamen bellek kaybı yaşaması ile hasta zorunlu olarak bakıma ihtiyaç duyar. Özellikle hasta yakınlarının sabırlı olmasını gerektiren bir hastalıktır.
Alzheimer hastalığı bunamanın (demans) en sık nedenidir. Daha çok ileri yaşlarda olan 60 yaş ve üzeri bireyler hastalığa yakalanır. Hastalık zaman içinde ilerleyen ve geri dönüşü olmayan bir hastalıktır. Bu konuyla ilgili Albayrak “Alzheimer hastalığı santral sinir sisteminin ilerleyici demansla karakterize, genetik, geriye dönüşsüz, yaygın hücre içi dejenerasyon hastalığıdır.” ifadesinde bulunmuştur. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte hastaların zihin ve bellek kapasitelerinde azalma, öğrenme, iletişim kurma, mantıklı düşünme gibi yetenekler bozulur. Hastanın zihinsel işlevleri öncelikle unutkanlıktan başlayarak tamamen yok olmaya kadar bir yol izler.
Hastalık kendini unutkanlıkla açığa çıkarır. Bu unutkanlık sinsi bir şekilde ilerler. Hasta yakınlarına hastada unutkanlığın ne zaman başladığı sorulduğunda hasta yakınları net bir şekilde cevap veremezler. Yavaş yavaş gelişen Alzheimer hastalığı öncelikle hastanın günlük işlerinin aksamasına sebep olur. Bu durumu hastanın kendisi veya yakınları fark eder. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte bellek kayıpları belirginleşir ve en sonunda hasta yakınlarını bile tanıyamayacak hale gelir. Kendi işlerini yapamaz, kendilerine bakamazlar ve tamamen başkalarına bağımlı yaşamaya başlarlar.
Sinsi ilerleyen ve ilk belirtilerden olan unutkanlık hem hasta hem de hasta yakınları tarafından yaşlılığın getirdiği doğal sonuç olarak algılanır. Bu sebeple hastalık erken dönemlerden çok hastalığın ileri evrelerinde fark edilir. Sinir sisteminin yapısı hakkında her geçen gün bilgi birikiminin artmasına rağmen Alzheimer hakkında hala kesin nedenler ortaya koyulamamaktadır. Kesin tedavi de söz konusu değildir. Hasta hayattayken tam teşhis de konulamaz ancak hasta öldükten sonra patolojik incelemelerle bulunabilir. Hastalığın ömrü kısaltan bir özelliği vardır. Tanı koyulduktan 5-10 yıl içinde hasta hayatını kaybeder. Fakat hastalık hastadan hastaya çok değişken özellikler de gösterebilir.
Hastalığın nedeni tam olarak saptanamamaktadır. Çok değişik nedenler olabileceği genel kabul görmektedir. Kalıtım, virüs enfeksiyonları, kafa travması, alüminyum zehirlenmesi, bağışıklık da sorunlar, hipotiroidizm, B12 eksikliği, kalp enfarkusu, immün fonksiyon bozukluğu hazırlayıcı faktörler arasında gösterilir. Başta gelen etkenler ise yaşlanma, Down 3 sendromu ve Apolipoprotein E4 sayılmaktadır. Nörotransmitterlerin, somostostatin, norepinefrin ve dopamininde hastalıkta etkisi olduğu düşünülür ve bunların hakkında araştırmalar devam etmektedir.
Anne karnında embriyon gelişirken beyin hücreleri de bölünüp çoğalır ve yerleşmesi gereken yerlere göç başlatırlar. Göç süreci anne karnında tamamlanır. Doğduktan sonra beynin bağlantıları güçlenmeye başlar. Yapısal olarak 17-18 yaşlarında olgunlaşmayı tamamlar. Bu gelişme sırasında ve sonrasında bazı beyin hücreleri ölür. Buna “programlanmış hücre ölümü” denilebilir. Hastalık sinir hücrelerinin veya nöronların zamanla artan kayıpları ile ilgilidir.
Hücre içinde sürekli olarak yenileme, bir devir daim vardır. Bu esnada tamir atıkları ortaya çıkar. Zamanla bu atık hücrenin “atık temizleme kapasitesini” aşarak birikmeye başlar. Atılan hücrelerin yerine yeni yapılar getirilmesi gerekir. Bu işlem de genetik şifreye bağlıdır. Ancak zamanla genetik şifrelerde eskir ve zarara maruz kalır. Bu hücre kaybı sonunda kalan hücre sayısı eşik değerinin altına düşer. Yeteri kadar hücre olmayınca işlem kaybı gerçekleşir. Hastalık beynin temel yapıtaşı olan nöronu harap ederek beyni etkilemeye başlar.
Hücre içinde sürekli olarak yenileme, bir devir daim vardır. Bu esnada tamir atıkları ortaya çıkar. Zamanla bu atık hücrenin “atık temizleme kapasitesini” aşarak birikmeye başlar. Atılan hücrelerin yerine yeni yapılar getirilmesi gerekir. Bu işlem de genetik şifreye bağlıdır. Ancak zamanla genetik şifrelerde eskir ve zarara maruz kalır. Bu hücre kaybı sonunda kalan hücre sayısı eşik değerinin altına düşer. Yeteri kadar hücre olmayınca işlem kaybı gerçekleşir. Hastalık beynin temel yapıtaşı olan nöronu harap ederek beyni etkilemeye başlar.
Hastalıktan korunmak için kalbe gelen her şeyi uygulamak yararlıdır. Kalbe gelen her şey beyin içinde yararlıdır. Tansiyon, kolesterol yüksekse düşürmek, doymuş yağ ve hayvani yağlardan kaçınmak, fazla kilolardan kurtulmak, diyabet varsa tedavi etmek, taze besin 5 tüketmek gibi faaliyetler riski tamamen yok etmez fakat riski azaltır. Ön planda beyni çalıştırmak önemlidir. Eğitimli insanlarda Alzheimer riskinin daha az olduğu görülmüştür.
Menopoz sonrası östrojen kullanan kadınlarda kullanmayanlara oranla daha az Alzheimer riski bulunmuştur. Aynı şekilde antienflamatuvar ilaçlar, antioksidanlar ve statinler de korucuyu faktörler arasındadır. Araştırmalarda sigara kullanmayanların daha az risk altında olduğu saptanmıştır.
Hastalık çoğunlukla sinsi başlar ve ilerleyicidir. Yaşlılık öncesi belirtileri hızlı bir şekilde olur, yıkım daha kısa zamanda olur (Öztürk, 2001). Alzheimer hastalığının zaman içinde etkisi bireysel farklılıklar gösterir. Bu farkları etkileyen pek çok çevresel faktör vardır. Hastalığın getirmiş olduğu değişiklikler hastadan hastaya değişir. Fakat bazı bulgular hastalık ilerledikçe hastaların hemen hepsinde gelişir. Hastalığın bazı uzmanlara göre üç bazı uzmanlara göre dört evresi vardır. Bu evrelerin birbirinden ayrılmasında biliş, işlev ve davranış açısından çeşitli göstergelerin ortaya çıkması rol oynar.
Hastalığın davranışsal ve psikolojik belirtileri hastalık boyunca ortaya çıkıp kaybolabilir. Örneğin Alzheimer hastalığının erken döneminde ve anksiyete daha belirginken, ileri dönemde ajitasyon ve agresyon görülebilir. Vakaların çoğu bellek bozukluğu ile başlar. Hastalığın ilerlemesi ile birlikte lisan, görsel-uzaysal fonksiyonlar, dikkat yürütücü işlevler gibi kognitif fonksiyon bozuklukları ve günlük yaşam aktivitelerinde bozukluklar görülür. Eğitim düzeyi yüksek olanlar sekonder bellek bozukluğu ile dilde akıcılığın bozulmasına direnç gösterirler fakat eğitimin dikkat ve görsel-alansal yetenekler üzerinde etkisi yoktur. Yaşlanmayla birlikte kognitif fonksiyonlarda azalma bozulmalar görülür. Hafif kognitif bozukluklar (HKB) genellikle; isimleri unutma, eşyaların konduğu yeri hatırlayamama gibi subjektif şikâyetlerdir ve bu şikâyetlerde ilerleme olmaz. HKB yaşlanmanın getirdiği bilişsel azalma ile hafif demans arasında yer alan klinik bir sendromdur. Alzheimer hastalığı üzerinde erken dönemde etkilidir.
Alzheimer hastalığı bundan yaklaşık 100 yıl önce Dr. Alois Alzheimer tarafından ortaya konulmuştur. Hastasını tedavi sürecinde gözlemleyen ve inceleyen Dr. Alzheimer hastası öldükten sonra hastanın otopsisini incelemiş ve beyinde oluşan yabancı plakları, yumakları fark etmiştir. Bulgular sonucu yeni bir hastalığın ortaya çıkacağını fark etmiştir. Hastasını incelediği zamanlarda hastanın bellek bozukluğunun zamanla arttığını bilişsel, duyuşsal ve davranışsal becerilerinde aksaklıkların oluştuğunu görmüş zamanla hastasının günlük yaşamsal faaliyetlerini yerine getirmediğini belirtmiştir. Gözlemleri ve ortaya koyduğu bilgiler ile Dr. Alzheimer hastalığın temel yapıtaşlarını ortaya koymuştur. Hastalık da göze çarpan bulgular beyinde oluşan birikintilerdir. Hatalığın sebebini oluşturmakla birlikte hastanın yaşadığı süre içerisinde oluşan bu birikintilere müdahale edilememesi hem kesin tedaviyi hem de hastalık hakkında daha fazla bilgi sahibi olunmasını engellemiştir. Bunlara rağmen hastanın hayatı boyunca gözlemlenen bulgular ve belirtiler ile hastalık tanısı %85-90 konulabilir. Alzheimer temelde bellek bozukluğunu içeren bir hastalık olması dolayısıyla yaşlı bireylerde yaşları gereği doğal bir şekilde karşılanabilir ve bu durum tanı koymayı geciktirir. Bunamanın en sık belirtilerinden olup daha çok ileri yaşlarda ortaya çıkan Alzheimer, hastada kendini unutkanlıkla açığa çıkarır. Başlarda normal düzeyde olan bu davranış hastalığın bir özelliği olarak yavaş yavaş gelişir ve hastayı tüm becerilerini kaybetmeye kadar götürür. Hastalık genel olarak üç evreden oluşur: Erken, orta ve ileri evre. Erken evre ilk yılları kapsayan hastanın daha çok günlük işlerinde aksaklık yaratan, soyut işlemlerde hafif düzeyde zorluk çıkaran evredir. Hasta da anlayamama, aynı soruları tekrar sorma, randevularını unutma, evinin yolunu unutma gibi olaylar gerçekleşir. İkinci evre olan orta evre hastanın daha fazla bellek bozukluğu yaşadığı ve genelde hastalığın net bir şekilde fark edildiği evredir. Bu evrede hasta da agresyon, stres görülebilir. Konuşmakta, doğru kelimeleri kullanmakta zorluk çeker. Son evre olarak ileri evrede hasta tamamen bakıcıya bağlı, çoğu işlevini yerine getiremeyen bir birey olur. Hastalığın beyinde oluşturduğu kimyasal bozulma sonucu vücut fizyolojik işleyişini yerine getiremez ve çoğu zaman hastanın kendi ihtiyaçlarını karşılayamaması ile birlikte diğer bir sağlık sorunu hastanın ölümüne neden olur.
Günümüzde hastalığın daha fark edilir hale gelmesi insan ömrünün uzaması ve hastalığın daha çok ileriki yaşlarda meydana gelmesi ile ilişkilidir. Hastalık dünyada hemen hemen aynı yaş aralığını kapsar. Öncelikle yaş etkeniyle birlikte hastalığın oluşmasını tetikleyen ek çok durum vardır. Genetik faktörler, kafa tramvaları, kadın cinsiyet gibi özellikler hastalığın risk faktörlerini kapsar. Bunlara karşı hastalıktan korunmak için öncelikle vücudu sağlıklı tutmak önerilir. Beynin aktif olması hastalıktan korunmak için etkilidir. Hasta zamanla kendine bakamaz ve sonunda bakıcıya gereksinim duyar. Hastalığın tedavisi henüz kesin olarak bulunamamıştır. Fakat hastalık seyrini yavaşlatıcı, hastanın bu sürece alışmasını kolaylaştırıcı etkileri vardır. Hastalıkta kullanılan ilaçlar daha çok ilk ve orta evrede kullanılır. Zamanla dozu arttırılan ilaçlar ileri evrede fazla işlevsel olmaz. Tanınmış Alzheimer ilaçları cognex, rivastigmine, donepezil, galantamine ve memantindir. İlaç tedavisinin yanında hastalarda ve hasta yakınlarında daha önemli bir yere sahip olan psikolojik tedavi vardır. Hastanın seyrine yakından şahit olan hasta yakınlarında psikolojik bozukluklar görülür. Bundan dolayı hasta yakınları hem hasta hem de kendileri için çeşitli etkinliklere katılmalıdır.
İLGİLİ KİTAPLAR
Annemin Alzheimer Hikayesi- Nejat Arzuoğulları
Cumhuriyetimizin kuruluşunun on yedinci yılında İstanbul'da dünyaya gelen bir yaşında yetim kalan on dört yaşında evlendirilen arkadaşları oyuncak bebekleriyle oynarken on beş yaşında kendi çocuğunu kucağına alan Eyüpsultanlı kadının alzheimer hikâyesi. Masaya oturup çeşitli lezzetlerdeki yemekleri yiyip suyunuzu içerken diğer tarafta ağzına aldığı bir yudum suyu yutmak için mücadele veren insanların farkında olmadığınızın farkına varacaksınız. Belki bir gün siz de suyu yutma mücadelesi vereceksiniz kim bilir... Gerçek bir hayat hikâyesini anlatan bu kitapta Osmanlı döneminde ve cumhuriyetimizin emekleme yıllarında İstanbul'un tarihî yarımadasında yaşayan ailelerin dramatik hikâyelerini de bulacaksınız.
Alzheimer’da Yaşam Tasarımı- Gülten Kaptan
Ülkemizde ve dünyada yaşam süresinin uzaması memnuniyet vericidir. Ancak bazı kronik hastalıklar, demans, Alzheimer gibi özel bakım isteyen durumlar önemle ele alınmalıdır. Yaş almış bireylerin hem fiziksel hem psikososyal yönden destek ihtiyacı olduğu yadsınamaz. *Alzheimer’da Yaşam Tasarımı* başlıklı kitabımızda her alandan bireylere ulaşmak istedik. Genel bakım, kurumlarla iletişim, bakım verenlerinin yükünü önemsedik. Ayrıca tüm sosyoekonomik düzeydeki birey ve ailelere hastayı çevresel tehlikelerden korumak için uygulanabilir ortamlara örnekler hazırladık. Kitabımızın gelecekte gelişerek yararlı olacağına inanıyoruz.
Alzheimer'a Dair Her Sey: Alzheimer Hastası Olmak, Alzheimerlı Hasta ile Yaşamak- Mehmet Ünal
Editörün Önsözü; Alzheimer hastalığı yasam sürelerinin uzaması, dolayısıyla yaşlı nüfusun toplumlarda giderek artmasıyla oldukça önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Alzheimer hastalığı, beyin korteksinin sorumlu olduğu üst düzey fonksiyonların bozulması sonucu oluşan, hastaların günlük yaşamalarını alışılagelmiş şekilde sürdürmelerini engelleyen, progresif, kronik ve ölümcül bir hastalıktır. Alzheimer hastalığı, ne yazık ki sadece hastaları değil, ayni zamanda Alzheimer hastalarına bakmak durumunda olan bireyleri de içine alan oldukça kapsamlı bir sağlık sorunudur. Hastalığa gidisi engellemede, hastaların ve hasta yakınlarının yasam standartlarını yükseltmede farkındalık yaratması dileklerimle... Saygılar ve sevgiler...
Bizim Alzheimer Hikayemiz- Merly Comer
Alzheimer konusunda aktif olarak çalışan, Emmy Ödüllü televizyon muhabiri Meryl Comer, Bizim Alzheimer Hikâyemiz isimli bu kitabında, kocasının Alzheimer hastalığıyla mücadelesini ona sonuna kadar evinde bakmayı seçmiş bir eşin gözünden anlatıyor. Meryl Comer’in kocası Harvey Gralnick’e 1996’da erken başlangıçlı Alzheimer teşhisi konduğunda, Ulusal Sağlık Enstitüsü’nde hematoloji ve onkoloji araştırmasını yönetiyordu. Meryl kocasındaki değişiklikleri fark ettiğinde ona teşhis konabilmesi için yıllarca mücadele ederken sevdiği insanın ve hayatlarının uğradığı değişimin her ânını yönetmek zorunda kaldı. Yazar bu yıkıcı durumu ve onun hem hastalar hem de hasta yakınları üzerindeki etkilerini büyük bir dürüstlükle kaleme alıyor. Comer gündelik gerçekleri ve hasta bakımının getirdiği ağır ve yıpratıcı sorumlulukları ayrıntılarıyla anlatırken, yanlış anlaşılan bu hastalık ve onunla yaşamaya ilişkin herkesin bilmesi gereken doğruları kişisel deneyimleri yoluyla ortaya koyuyor ve bu sağlık krizine bir ışık tutuyor.
İLGİLİ FİLMLER
On Golden Pond (Altın Göl)
1981 yapımı olan filmin senaryosu Ernest Thompson tarafından, yine kendisinin aynı isimle yazdığı bir tiyatro oyunundan hazırlanmıştır.
Driving Miss Daisy (Bayan Daisy’nin Şoförü)
1989 yapımı olan film Bruce Beresford’un yönetmenliğinde, başrolleri Morgan Freeman, Jessica Tandy ve Dan Aykroyd`un paylaştığı komedi ve dram türünde bir filmdir.
Still Alice (Unutma Beni) (2015)
Alice, Columbia Üniversitesi'nde ünlü bir dilbilim profesörüdür. Bir gün doktor muayenesinde kendisine Alzheimer'ın başlangıç evresinde olduğu teşhisi konur. Alice'in hayatı artık eskisi gibi olmayacaktır. Geçirdiği hastalık, eşi ve üç çocuğuyla birlikte sürdüğü hayata yeni bir gözle bakmasını sağlayacaktır. İnsan ilişkilerini sorgularken öte yandan da en genç kızıyla olan ilişkisiyle de onu yeniden kazanmak için mücadele verir. Alice, uzmanlaştığı bölüm gereği hayatı boyunca yeni şeyler öğrenmektedir ve bu yüzden hastalığını başta kabullenmek istemez. Manhattan sokaklarında kayboluşuyla durumu kavramaya başlayan Alice, zamanla Alzheimer'la mücadele etmenin yollarını arayacaktır.
A song for Martin
2001 yılında Bille August tarafından yönetilen romantik/drama türünde İsveç yapımı bir filmdir.
Iris (İris)
Yönetmenliğini Richard Eyre’ nin yaptığı 2001 yapımı film biyografik drama türünde türündedir.
Son of the Bride (Gelinin Oğlu)
Juan Jose Campanella tarafından yönetilen 2001 yapımı komedi dram filmidir.
The Memory of A Killer
Erik Van Looy tarafından yönetilen 2003 yapımı film gerilim ve dram türündedir.
Yorumlar