Baş karakterimiz Giovanni Drogo Kraliyet Akademisi’ni bitirip subay olmuştur. Arkadaşlarıyla ve annesiyle vedalaştıktan sonra ilk atandığı yer olan Bastiani Kalesi’ne gitmek üzere bir eylül sabahı kenti terk eder. Arkadaşı Francesco Vescovi ,bir süre atla kendisine eşlik eder. Vesconi ticaret ile uğraşıyordur. Drogo kalenin nasıl bir yer olduğunu düşünüp duruyordu. Eğleneceğini ve çok güzel bir yerde olduğunu düşünüyordu. Bir süre sonra yoluna tek başına devam etti. Yol üzerinde gördüğü insanlara Bastiani Kalesi’ni soruyordu fakat kimse kalenin yerini bilmiyordu. Daha sonra Yüzbaşı Ortiz ile karşılaşır. Ortiz on sekiz yıl kalmıştır kalede buna şaşırır Drogo. Beraber kalenin yolunu tutar. Kaleyi görür görmez burada kalmak istemez hemen geri dönmek ister. Çünkü bir tarafı çöl ve etrafında neredeyse hiç yerleşim yeri olmayan eski bir kaledir. Dört ay burada kalmaya karar verir. Kalede geçirdiği bu süre zarfında alışkanlıkların getirdiği monotonluğa , tembelliğe ve yalnızlığa alışır. Hatta odasındaki su damlatan boruya bile alışır. Sadece bu sebepten de değil orada kalan askerlerin bir gün kalenin çöl bölgesi tarafından Tatarların saldırısına uğrayacağız denilmesi. Kahraman olmak içinde bekler. Drogo uzun yıllar kalede kalır. İzin günlerini bile kullanmaz. Bazen kaleden ayrılmak ister ama yaşadığı şehrin arkadaşlarının hatta evinin bile yabancısı olduğunu fark eder. On beş yılı geride bırakıp hatta yeni gelen teğmenlere bile artık o yol gösteriyordur. Drogo artık yaşlanmıştır. Tatarlar kaleye saldırsa bile savaşacak gücü kendinde bulamaz. Gerçekten de kalenin kuzey tarafında hareketlilik olmuştur fakat Drogo artık elli dört yaşında hasta ve yaşlı birisidir. İşe yaramadığı için kaleden gönderilir. Yıllarca kahraman olma umuduyla beklediği şey artık anlamsızlaşmıştır. Kitap bizlere alışkanlıklarımızın dışına çıkmayı, neyi? ne için? Beklediğimizi bize çok gerçekçi bir biçimde sorgulamaya itmektedir.
Değerlendirme
İtalyan yazar Dıno Buzzatı tarafından 1940 yılında yayımlanan bu eserin konusu, genç teğmen Giovanni Drogo’nun uçsuz bucaksız bir bölgede olan kuzey bölgesi tarafının çöl olduğu sınır bölgesindeki Bastiani Kalesi’nde göreve başlar. Başlangıçta burada uzun süre kalmak istemez fakat içinde büyüttüğü zafer tutkusu onu kalede kalmaya iter. Bunun sonucunda da askerlik hayatının monotonluğu ve alışkanlıkların uyuşturucu etkisine kapılır. Tatar Çölü bizlere yalnızlık hissini ile umutla bekleyişi çok gerçekli şekilde aktarmaktadır. Kitabı iki günde okuyup bitireceksiniz o kadar akıcı ki. Kitap bittiğinde ise, hayatınızdaki alışkanlıklarınızı, hayattan beklentinizi, yalnızlığınızı kısacası hayatınızı sorgulayacaksınız. Varoluşsal sorgulamanıza karmaşık bir boyut katacaktır. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.