Psikiyatri ve Sinema - Glenn O. Gabbard Krin Gabbard
Kitap Türü:Tiyatro & OyunÇeviren:Yusuf Eradam, Hasan Satılmışoğlu
Puan Tablosu
Psikiyatri ve Sinema Özet
Yirminci yüzyıla doğru sinema ve modern pskiyatri henüz emekleme dönemindeydi. Hem birbirlerini tamamladılar hem de düşmanca bir ilişki içine girdiler. Psikiyatri ve sinema birbirini destekleyen iki alan oldukları için gündelik hayatın gelişigüzel gibi görünen içeriğine sızmaya ve insan karakterlerinin sırlarını ortaya dökmeye çalışır.
Kitabımız ilk önce psikiyatrinin sinemanın içerisinde ortaya çıkış şekli ile ilgilenmektedir. Freud’un boş ekran olarak nitelendirdiği klasik psikanalizin temel yapı taşı olan terapide varoluş şekli ilk filmlerde kendini göstermektedir. Bu karakter tipine belirli özelliklerden yoksun olduğu için “yüzü olmayan psikiyatrist” diyoruz. Amerikanlaşmış özellikle de olumlu sunulan psikiyatristler ise ilk olarak 1930’lu yılların ortalarında beyazperdede görülmeye başlanmıştır. Kadın psikiyatrist görmek bu zaman diliminde neredeyse imkansızdır ve psikiyatristlerin mutsuz hastaları genellikle kadınlardır. Kadınlar ancak ve ancak geleneksel orta sınıf ideolojisinin onlara tanıdığı rollere teslim olarak “tastamam” olabilirler.
Yanlış bir başka bakış açısı da seyir zevkini ve sürükleyiciliği arttırmak için garip parmak şıklatma hareketleriyle hastaların çocukluğuna indirilmesidir. Bir başka hatalı yol ise psikiyatristlerin sıklıkla eksantrik ve tuhaf olarak gösterilmelidir. Bunun nedeni de bir psikiyatrist olabilmek için biraz deli olmak gerektiği düşüncesidir.
Toplum için sorunlu ve uyumsuzluk yaratan kişileri tedavi etmekte psikiyatri silah gibi görülmüş ve bunun için en iyi örnek olabilecek film “Guguk Kuşu” olarak tasvir edilmiştir.
Zaman geçtikçe duygusuz psikiyatristler yerlerini daha duygusal ve fedakâr psikiyatristlerin yerlerine bırakırlar. Örneğin Tanrıların Gazabında psikiyatrist kendini bir rahibe için tehlikeye atar.
“Duygusal problemlerin varsa gitmen gereken yer bir akıl hastanesidir.” fikri ve gerekmedikçe uygulanması insanlık suçu olabilecek şok tedavisi gibi yöntemler filmlerde ön plana çıkmaktadır. Sinema endüstrisi 19. Yy’da gelişen ve psikiyatriye nadiren ihtiyaç duyan formları olan melodram romanlarının geleneklerine bel bağlamayı sürdürerek gelişme gösterebilmiştir.
Kadınlar da psikiyatrist olarak sinema filmlerine girmişlerdir fakat meslekteki başarılarından çok kadın olmanın getirdiği anaçlık ve hastaları ve kendileri arasındaki cinsel kimya ile baş edebilmek olmaktadır.
1950’ler ile sinema altın çağına giriş yapar. Hollywood’un daha olumlu bir bakış açısına yani bazı insanların gerçekten yardıma ihtiyacı olabileceğe fikrine sahip olmasıyla altın çağ başlar.
İkinci dünya savaşının etkisiyle toplumsal iyileşme için mühim görülen psikiyatri daha fazla ön plana çıkmaktadır. Irkçılık karşıtlığının güçlendiği zaman diliminde sinemada ilk siyahi psikiyatrist boy göstermiştir. Zor Görev filmindeki psikiyatrist Nazizim taraftarı olan bağnazı tedavi etmeyi başarır. 1950lerde ve 60’ların başında psikiyatri alanına ve araştırmalarına yapılan yatırımlar artmasıyla birlikte 60’ların ortasında ani ve beklenmedik bir düşüşe geçmiştir. Altın çağda hastalığın üstesinden gelen başarılı hasta ve psikiyatristlerin yerini düşüşün etkisiyle görmek mümkün olmamıştır. Örneğin Ölüme Soyunmak filminde psikiyatrist efemine ve inançsız biri olarak resmedilmiştir. Cinayet hakkındaki görüşleri ise ikinci derecede önemlidir.
Ünlü yönetmen Woody Allen’ın filmleri psikiyatri açısından detaylıca ele alınmaktadır. Allen, kendi filmlerinde sürekli olarak düş kırıklığına uğrayan analizden geçen bireyi oynamıştır. Analistin koltuğunda günlük yaşamın sıkıntılarından bir süre olsun uzaklaşmak isteyen insanların sayısının arttığı günlerde Woody Allen filmlerde analize sıkça yer vermiştir.
Sinemada kadın analistlerin mevcudiyeti filmlerde kadınların genel olarak canlandırılma yolunun açık açıkça bir uzantısıdır. Yaygın görüşün hakim olduğu sinemayı karakterize eden ataerkil düzenin içindeki ilk cinsellik arzusunu tatmin ettiğine dikkat çekilmektedir. Kadın terapistler genellikle erkek hastalar tarafından arzulanan seks nesnesi olarak sergilenen güzel kadınlar tarafından canlandırılmaktadır. Bir kadın terapist hastayı tedavi ederken evde kalmış ya da boşanmış bir kadın olarak sunulur ve filmin ana teması tedavi değil erkek hastanın kadın terapisti elde etmeye çalışmasıdır.
Filmlerdeki psikiyatrik ögeleri analiz eden ve sinemada psikiyatrinin gelişimine ışık tutan kitap ilgilileri için önemli bir kaynak niteliğindedir. Kitap içerisinde sayısız filmin analizine yer verilmiş ve kitabın sonunda ilgili filmler derli toplu bir liste olarak sunulmuştur. İçerik olarak oldukça zengin ve yoğun olan eseri okumak benim biraz zamanımı almış ve araya başka kitaplar sokmama neden olmuştur. Yine de dili anlaşılır olmakla birlikte ilgilisi olmayanlar için pek dikkat çekici olmayacaktır. İçerikte bahsedilen filmler 1998’e kadar çekilmiş filmlerdir. 1998 sonrası filmlere yer verilmediğini belirtmekte fayda görüyorum. Sinema üzerine yazılmış fakat aynı zamanda da psikiyatrik açıdan önemli anekdotlar bulunduran bu şaheseri okumanızı öneriyorum.