Tren, Malma İstasyonuna doğru üç farklı zamanda ilerliyor. Üç farklı zamanın da yolcuları farklı kişiler olsa da hayatları birbirlerine bağlı olan bu kişiler adeta bir katman yığınının kabukları. Hepsi de yaralı hırpalanmış ve bir türlü dolduramadıkları o boşluğun izini süren kişiler. İlk yolculuk Harriet ve babası tarafından yapılıyor. Harriet’in anne ve babası bir süre önce boşanmışlardır. Harriet şahit olduğu ve hayatı boyunca unutamayacağı bir pazarlığın sonucunda babası ile kalmıştır. Anne ve babası Amelia’yi istemişlerdir. Çünkü Harriet biraz gariptir, anlaşması zor biridir. Çocuk pazarlığının galibi anne olmuştur ve anne Amelia’yı da yanına alarak taşınmıştır. Harriet’in babası iyi biridir. Hayvanlara çok ilgilidir. Hatta anne bazen babanın, hayvanları insanlardan daha çok sevdiğini söylerdi. Özellikle kartallara ilgi duyar, kolunda da bir dövmesini taşırdı. Fotoğraf çekmeyi çok severdi. Anne ve Amelia taşındıktan sonra yemek odası babanın fotoğraf banyosuna dönüştü. Harriet, bu dönüşümün tekrar aile olmayacaklarını işaret etmesinden dolayı üzgündü. Amelia ve anneyi görmek için yaptıkları yolculuk sonucu bir göl evine vardılar. Baba Harriet’i buraya bıraktı. Harriet burada kendini yapayalnız hissetti. Bu anneyi tanımıyordu. Annenin yeni sevgilisi ise oldukça gergin ve huzursuz biriydi. Amelia’nın nihayet Harriet’e yaklaşıp ona göle girmeyi teklif etmesiyle bu gergin ortamdan uzaklaştılar. Gölde keyifli geçen saatlerin ardından Amelia, Harriet’in kulağına bir şey söyledi. Söylenenler Harriet’i çileden çıkardı. Saç başa süren kavga Harriet’in Amelia’nın mem ucunu ısırıp koparmasıyla son buldu. Amelia doğruca hastaneye giderken Harriet geldiği yere geri gönderildi. Babası neden böyle bir şey yaptığını sorsa da Harriet asla söylemeyeceğine yemin etti.
Oskar adındaki diğer karakterimiz ise trende tanıştığı ve evlenip bir kız çocuk sahibi olduğu karısının teklifiyle Malma İstasyonu’na doğru yola düşüyor. Evlilikleri büyük bir krizin eşiğinde olan çiftimiz kadının çocukluğunda babası ile gömdükleri notları bulmaya gidiyorlar. Çünkü bu notlar kadının bugünü için çok önemli. Evlenip bir kız çocuğu olmuş bu kadın kitapta küçük bir kız olarak iç dünyasına tanıklık ettiğimiz Harriet’in ta kendisi. Harriet ve Oskar, Yana isminde bir kıza sahip olmuşlardır. Yana’nın da yolu, babasının vefatının ardından bulduğu fotoğraf albümü sebebiyle Malma İstasyonu’na düşmüştür. Fotoğraflarda annesi küçük bir kız çocuğudur ve dedesi olduğunu tahmin ettiği kişi ile Malma İstasyonu’na doğru yaptıkları yolculukta çekilmiş kareler annesi hakkında fikir edinmesine yardımcı olacaktır. Yana, annesi Harriet’in bir adamla öpüştüğünü gördüğünü babasına söylemiş ardından büyük bir kavga çıkmıştır. Aynı akşam babası Oskar ve annesi Harriet ertesi gün için sirke bilet alıp geri dönmüşlerdir. Sanki normal bir ailelermiş gibi. Sirkte Yana’nın kendisine gelen topu maymuna çok sert bir şekilde atmasıyla maymun ölmüştür. Bu olayın ardından anne ve babası bir yolculuğa çıkmış annesi Harriet bir daha geri dönmemiştir. Yana onun nereye gittiğini ve neden gittiğini sorgulamış ve sık sık kendisini suçlamıştır. Annesini hep çok sevmiş ve hep onu tercih etmiştir. Oysa şimdi babası ile sürdürmesi gereken bir hayat elinde kalmıştır.
Yana yaptığı yolculuk sırasında annesinden hatıra kalan fotoğrafların arkasında yazan yazıları keşfetmiştir. Küçük kız her yere mevcut her yüzeye şöyle yazmıştır. YANA *You are not alone. İşte Harriet’in kendi kendine her fırsattı tekrarladığı mantra Yana’nın adıdır. Harriet biricik kızına her baktığında ona her seslendiğinde asla yalnız olmadığını hatırlayacaktır. Çünkü hayatı boyunca hep yalnız olmuş, hiç tercih edilmemiş ve hep reddedilmiştir. Annesi, babası, kardeşi ve hatta kızı tarafından. Kızı tarafından tercih edildiği Oskar’ın iddiası bile Harriet bunu duymaya katlanamamış ve her şeyin düğü noktası olan Malma İstasyonu’nda kendini raylara bırakarak yaşamına son vermiştir.
Ailenin kişinin hayatını asırlar boyu bile etkilediği üzerine kanıt niteliğinde bir roman. Yanlış başlayan bir ilişki kaç kuşak sonra bile marazlı ilişkiler doğuruyor bunu karakterlerimizin hayatında şahit oluyoruz. Akıcılık ve derinlik bir yana olay örgüsü çok iyi kurgulanmış. Açıkçası erkek bir yazarın kadınların ve hatta kız çocuklarının iç dünyalarını bu kadar derinlikli analiz edebilmesi beni oldukça etkiledi. Farklı zamanlarda da olsa iç içe geçmiş bu hayat hikayelerinin buluşma kimi zaman da geçmişle yüzlşme noktası Malma İstasyonu esere de ismini vermektedir. Peki bizler de kahramanlarımız gibi çocukluk travmalarımızın şekillendirdiği kişiler mi olmak zorundayız, bu döngü kırılamaz mı? Hayatımız hep Malma İstasyon’na yolculuk yapmak için mi şekillenecek, başka bir rota şansı yok mu?