Kitap Türü:Yabancı RomanlarOrjinal Adı:Oku no HosomiçiÇeviren:Okan Haluk Akbay
Puan Tablosu
Kuzeye Giden İnce Yol Özet
Japonya’nın en büyük şairi kabul edilen haiku ustası Matsuo Başo on yedinci yüzyılda yaşamasına rağmen ismini günümüze kadar taşımıştır. Tabi yazdığı haikular bu durumun ana nedeni olsa da Japonların kültürlerine bu denli sahip çıkıyor olması da önemli bir neden olarak düşünülebilir.
Haiku, dünyanın en kısa şiiri sayılabilecek bir Japon şiir türüdür. Bir nefes uzunluğunda olduklarını söylemek yanlış olmaz. Başo, öğrencileriyle birlikte bu şiiri yenilemiş ve ona yeni bir anlam kazandırmıştır. Temel özellikleri, okuyanın kendi tecrübesiyle tamamladığı bitmemiş, açık metin karakteri de gösterilebilir. Metinde her şey söylenmezken duygular nadiren isimlendirilir ve bunların şiirde yer alan somut şeylerden ve bağlamdan çıkarılmaları gerekir.
Başo’nun şiirleri uluslararası alanda ünlü olmakla birlikte Japonya’da hala yeniden üretilmektedirler. Başo öğretmen olarak yaşamını sürdürürken maddi dünyanın gereklerinden uzaklaşmak amacıyla kendisini batıya, doğuya ve kuzeye doğru seyahat etmeye meyletti. Böylece eserleri için de ilham bulabileceğini düşünüyordu.
Başo, bir şiir türünün ustası olmasına rağmen hiçbir zaman dünyevi hazlardan memnun olmadı. Öğrencilerinin kendisi için yaptığı kulübede inzivaya çekilde ve kendini Zen meditasyonuna adadı. Meditasyon da yetmeyince eserlerini etkileyen dört büyük yolculuğun ilkine çıktı. Başo, gösterişten uzak ve ruhani yüceliğin peşinde koştuğu bir yaşam sürerek elli yaşında hastalık sebebiyle Osaka’da hayata gözlerini yumdu. Yeğeni Toin’i kaybetmenin üzüntüsünün de bu süreci hızlandırmış olabileceği düşünülmektedir.
Kuzeye Giden İnce Yol adlı eserinde ruhani farkındalığını arttırmak için Honşu’nun kuzeyine yaptığı bir dizi seyahat anısından ve gözlemlerinden bahsetmektedir. Bu zorlu ve tehlikeli yolculuk sırasında kendisine öğrencisi Sora eşlik etmekteydi. Başo bu uzun yolculuğun hiç de kolay olmayacağını fakat saçlarını bile kırlaştıracak bu yolculuğu göze aldığını baştan belirtmektedir. Yolculuk sırasında ikisi de sık sık hastalandı. Sora’nın hastalığı iyice artınca akrabalarının yanına giderek yolculuğu tamamlayamadı. Başo tüm acı ve şikayetlerine rağmen yolculuğu tamamladı. Bu yolculuğun en büyük motivasyonu “kendi sanatlarını yenilemek”ti. Eski şairlerin eserlerini kaleme aldıkları yerleri görme arzusu duyuyorlardı. Özellikle kendisine idol olarak belirlediği Saigyo’nun edebi izini sürmek ve şiirlerinde gördüğü tüm yerleri ziyaret etmek amacıyla hareket ediyordu.
Yolculuktaki ilk haikisi: “Geçip giden ilkbahar
Yas tutan kuşlar
Ağlaşan balıklar “ şeklindedir. Kısa olduğundan behsetmiştik fakat sadeliğiyle de dikkat çekmektedir, haikular. Bunun nedenini şairin küçücük bir anı yakalayıp, o anı dizelerinde tanımlamasından kaynaklanması şeklinde düşünebilirsiniz.
Eser Başo’nun ulaştığı ve ziyaret ettiği şehirler, köyler, kutsal yerler, tapınaklar ve doğal güzelliklerin kısa betimlemeleri ve bu yerlerin onda uyandırdığı hislerin anlatılması şeklinde oluşturulmuştur. Şiogama noktası benim hoşuma giden bölümlerden biriydi. Maşşozan Tapınağı’nı ziyaret ettiği sırada tapınağın yakınındaki mezarlık gözüne çarpıyor ve mezarları seyrederek: “Kimler çekip gitmemişti ki bu dünyadan?” şeklinde düşünüyor. Ona göre yan yana uçan kuş çiftleri gibi, dalları iç içe geçmiş ağaçlar gibi birbirine sonsuza dek aşk sözü vermiş olan erkek ve kadınlar bile günü geldiğinde birbirinden bu şekilde ayrılıyorudu. Böyle düşününce kelimelerin boğazına düğümlendiğini de ekliyor.
Yolculuktaki her detayı özenle yapmaya çalıştığı ise dikkatten kaçmıyor. Asaka Dağı’na yaptığı ziyarette süsen çiçeklerinin mevsimi olduğunu bilip nasıl bir çiçek olduğunu soruşturmuş fakat yanıt bulamamıştır. Asaka Gölü’nün kıyısında uzunca bir süre süsen çiçeğini aramıştır.
Kisagata ise tabiat ananın onu en çok etkilediği yer olma özelliği taşıyor. “Kisagata karşısında kalvim heyecandan yerinden fırlayacakmış gibi oluyor ve bu heyecana karşı koyamıyorum.” Şeklinde kendisini ifade ediyor.Kisagata koyunun ağlamaklı ve solgun bir yüze benzediğini, çehresine yalnızlığın üzerine bir de hüznün eklendiğini söylüyor.
Her sayfasında ayrı bir incelik barındıran bu eseri mutlaka okumanızı öneriyorum. Yalnızca okuyup geçmek ya da bunu yalnızca bir seyahat kitabı olarak değerlendirmek sizi kitabı anlamsız bulmaya itebilir. Oysa Başo’nun yaşamını ve yola çıkış amacını iyi kavradıktan sonra okursak her bir kelimenin bile özenle seçildiğini ve on yedinci yüzyılda yaşamış bu adamın ruhundan kopup geldiğini görebilirsiniz.