1915 yılında yazılmış olan Kadınlar Ülkesi adlı eser adından da anlaşılacağı üzere içinde yalnızca kadınların yaşadığı bir ülkeyi konu almaktadır. Bu ülkede ataerki ve ataerkiyle iç içe bir kavram olan kapitalizmin etkileri görülmez. Cinsiyet eşitsizliği, toplumsal cinsiyet, güzellik normları, savaş, rekabet, bireycilik ve kıskançlık gibi kavramlar bu ülkede görülmez. Kadınlar arasında barış, birlik, düzen ve toplumculuk yaygındır. Derken bu ülkeye kitabın anlatıcısı da olan Vandyck, Jeff ve Terry ayak basar. Bu ülkenin kusursuzluğuyla mest olan üç arkadaş çok geçmeden kadınlar tarafından karşılanırlar. Misafirhaneye alınarak bir süre tutsak edilirler. Aslında bu sürece tam bir tutsaklıktan ziyade uyum süreci de denilebilir. Kendi dillerini öğrettikleri bu süreçte Vandyck, Jeff ve Terry’e oldukça cana yakın ve misafirperver davranırlar. Vandyck karakteri daha sakin yapısıyla ve akılcı hareket etmesiyle göze çarpmaktadır. Jeff ise adeta kadınlar ülkesinden büyülenmiş gibi davranmakta ve kendisini bu ülkenin bir parçası gibi hissetmekte olan uysal bir karakterdir. Terry ise kadınlara düşkünlüğü, hırçınlığı ve bencilliği ile betimlenir. Kadınlar ülkesinde olmanın yaratacağı avantajlar konusunda ise hayal kırıklığına uğramıştır. Çünkü ülkeye ayak bastıkları ilk an ormanda karşılaştıkları üç genç kız dışında çevresinde gördükleri kadınlar hep sağlıklı ve dinç görünümlerine rağmen ileri yaşta oldukları belli olan kadınlardır.
Feminist bir ütopya betimlemesi olmasıyla örtüşmeyen ve yazarın neden böyle bir anlatım tercih ettiği konusunda kafamı karıştıran bazı noktalar mevcuttur. Bunlardan biri bu ülkenin feminist bir öğretiyle kurulmamış olmasıdır. Yüzyıllar önce çift cinsiyetli toplum yapısındayken savaşlar ve kıtlık gibi nedenlerle kıyımlar yaşanmış ve kadınlar bu topraklara sığınmışlardır. Kurtulan kimi erkek köle ve esirler ise birkaç yaşlı köle ve kurtulan birkaç kadın dışında hepsini öldürmüşlerdir. Yani kadınlar ülkesi bir tercih olarak değil durumlar sonucu ortaya çıkmıştır. Kitapta da tekrar çift cinsiyete dönmek istemelerinden bunu anlamak mümkün. Hatta kitabın sonunda üç genç kız ve Vandyck, Jeff ve Terry’nin evliliklerinin desteklenmesinin sebebi de budur.
Annelik olgusuna yapılan yoğun vurguyu da pek feminist öğretilerle bağdaştıramadığım söylenebilir. Karakterler arasında geçen konuşmalardan öğrendiğimiz üzere annelik bu ülkede çok kutsal hatta tek kutsal olgu olarak görülmekte. Erkeğe ihtiyaç duymadan kendiliğinden gerçekleşmekte ve her kadın bireysel zevklerinden arınarak kendini annelik kavramına adamakta. Bu adamaktan kasıt bütün bir yaşamı tek bir çocuğa yöneltmek değil. Kadınlar ülkesinde herkesin anne olduğunun ve herkesin milyonlarca çocuğu olduğunun altı çiziliyordu. Hatta kadınlar doğum yapma yetisine sahip olsa dahi çocuk büyütmek konusunda hepsi uzman olarak görülmüyor ve çocuk yetiştirmek bir tür sanat olarak nitelendirilip çocukları öğreticilere teslim ediyorlardı.
Günler akıp giderken Terry önderliğinde çeşitli kaçma deneyimlerinde bulunsalar dahi başarılı olmuş değillerdi. Bu kadınların gerçekten de çok sağlıklı, çevik ve gelişmiş bir savunma yöntemleri olduğunu göz ardı ediyorlardı. Yavaş yavaş buradaki yaşama adapte olmakla birlikte dillerini de epeyce öğrenmişlerdi. Dış dünya hakkında daima bilgi toplamaya çalıştıkları aşikardı. Vandyck, Jeff ve Terry’nin onlara anlattıklarından çok anlatmadıkları kısımlarla ilgileniyorlar ve dış dünyanın karanlık yüzünü daha çok görüyorlardı.
Vandyck, Jeff ve Terry, ormanda ilk gün karşılaştıkları kızlarla evlendiler. Pek de uyumlu oldukları kesindi ve birbirlerine aşıklardı. Terry’nin hırçın ve sabırsız yapısı işleri bozmuştu. Cinsellik konusunda reddediliyor olmasıyla hırçınlaşmış aşkına yenik düşmüş ve bir gece karısının odasına saklanarak ona saldırmıştır. Bu olay üzerine kadınlar ülkesinden kimseye bir şey bahsetmemek üzere gönderilmesine karar verilmiştir. Terry bu kararı büyük bir mutlulukla karşılamış ve türlü hakaretlerle mutluluğunu ifade etmiştir. Jeff bu ülkenin bir parçası olarak burada kalmayı tercih ederken Vandyck ve karısı, Terry’e yolculuğunda eşlik etmeye karar vermişlerdir. Her birine kadınlar ülkesinden bahsetmemeleri konusunda söz verdirilmiştir çünkü Vandyck, Jeff ve Terry’den dinledikleri ve gözlemledikleri kadarıyla dış dünyanın kendileri için tehlikelerle dolu olduğuna ve yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen hala birleşme için hazır olmadıklarına karar vermişlerdir.
Feminist bir kitap olmasıyla ünlenmiş olsa da kitabın içerisinde yukarıda da bahsettiğimiz gibi bazı anti feminist ifadelere rastlanmıştır. Bu ifadeler kafa karıştırsa ve okuduğumuz şeyin neye hizmet ettiğini anlamakta zorlansak da sanırım bir kadının hayal gücünden doğan şahsi bir eseri okuduğumuz gerçekliğini kaçırmamak gerekiyor. Oldukça keyifli ve merak uyandıran bir eser olduğunu söylemek mümkün. Keyifli okumalar.