Sümeyra Turanalp’in yazdığı İstiklâl Marşı On Kıta On Yürek, 152 sayfa ve 11 bölümden oluşuyor. İlk kez 2018 yılında Diyanet Vakfı Yayınları tarafından yayımlanan kitap, 8 yaş ve üzeri okurlara hitap ediyor. İstiklâl Marşını konu alan kitap, marşımızın her bir kıtasının ne anlama geldiğini hikâyeleştirerek okurlarına sunuyor. Murat Tanhu Yılmaz’ın çizdiği renkli resimlerle daha somut bir hâle gelen ve heyecan dolu kurgusu sayesinde bir çırpıda okunan hikâye; vatan sevgisi, fedakârlık, dostluk ve cesaret gibi konularda güzel mesajlar veriyor.
İstiklâl Marşı On Kıta On Yürek
Kitap, Akif Öğretmen’in öğrencilerine İstiklâl Marşı’nın on kıtasını ezberleme ve bir kıtasının anlamını yazma ödevi vermesiyle başlıyor. Başta Asım olmak üzere tüm öğrenciler sözlükten yardım alarak ödevlerini yapıyorlar. Ancak öğretmenleri ödevlerini kontrol edip yeniden aynı ödevi verdiğinde ödevi doğru şekilde yapamadıklarını anlıyorlar. Akif Öğretmen, öğrencilerine İstiklâl Marşının sözlük anlamını değil, gerçek anlamını öğrenmelerini istediğini söylüyor ve bu ödev için kurayla 10 kişi seçiyor. Tüm sınıfın büyük hevesle katıldığı kura; Asım, Mehmet, Ayberk, Nusret, Feyza, Zarife, Memduh, Mert, Selim ve Salih’e çıkıyor. Çok yakın arkadaş olan Asım ile Mehmet ödevi birlikte yapmaya karar veriyorlar. Okul çıkışında ise hiçbirinin beklemediği garip bir olay gerçekleşiyor.
Evlerine çıkan yokuşu tırmanırken tüm çocukların önüne bir yumak düşüyor. Her biri önüne düşen yumağı sara sara yokuşu tırmanmaya devam ediyor. Sonunda yumakların ucunun bağlı olduğu çınar ağacının altında buluşuyorlar ve kendilerini Kurtuluş Savaşı yıllarında buluyorlar. Bu duruma bir anlam veremiyorlar ancak Akif Komutan’ın kendilerini çeşitli şekillerde görevlendirdiğini öğrenince vakit kaybetmeden işe koyuluyorlar. Çınarın dallarına kendileri için asılan çantaları alıp üstlerini değiştiriyor ve gerekli malzemeleri yanlarına alarak yola çıkıyorlar.
Asım asker kıyafeti giyip sancağı birinci cepheye götürmek için yollara düşüyor. Yolda düşman askerlerini görüyor ve onların bir kasabayı basacaklarını öğreniyor. Onlardan önce kasabaya gidip kasaba halkını uyarıyor ve hep birlikte baskın yapan düşmanı püskürtüyorlar. Ancak gecenin sonunda çocukların dilinde efsaneye dönüşen Asım, ansızın ortadan kayboluyor.
Mehmet ise harita ve mektup dolu bir çantayı cepheye ulaştırma görevini üstleniyor. Cepheye giden yolda kocaman bir köpekle karşılaşıyor. Köpeğin aç olduğunu anlayınca azık olarak yanına aldığı pestilleri onunla paylaşıyor ve yoluna devam ediyor. Bir süre sonra yağmura yakalanıyor ve bir kayanın oyuğuna saklanıp yağmurun dinmesini bekliyor. Yağmurdan sonra yeniden yola koyulacakken köpeğin kendisini takip ettiğini fark ediyor. Böylece ona Küheylan ismini veriyor ve birlikte yola devam ediyorlar. Cepheye ulaşınca tüm mektupları dağıtıyorlar ve Küheylan’ın sahibi Hüseyin’in şehit olduğunu öğreniyorlar.
Feyza ile Zarife de hemşire kıyafetlerini giyip ilaç ve sargı bezi dolu çantalarını yanlarına alarak yollara düşüyorlar. Ancak yolda çetecilere yakalanıp zor durumda kalıyorlar. İki küçük kızın yardımına yine kendileri gibi küçük kızlar yetişiyor. Dağ köyü halkından olan küçük kızlar, Feyza ile Zarife’yi kurtarıp bir gece köylerinde ağırladıktan sonra onlara cephedeki sıhhiye çadırına kadar eşlik ediyorlar.
Balıkadam Nusret de ancak kendisinin başarabileceği bir görev için kolları sıvıyor. Hiç hoşuna gitmese de düşman askerinin kıyafetlerini giyip yüzerek düşmanların gemilerine ulaşıyor. Sanki Türkler tarafından esir edildikten sonra kaçarak kurtulmuş gibi onlara sığınıyor. Düşmanın planlarını öğrenip gece yine yüzerek karaya çıkıyor ve Türklere haber veriyor. İşgalcilerin karaya çıkacağını öğrenen Türkler hazırlıklarını yapıyorlar ve hiçbir şeyden haberi olmayan düşman askerlerini karaya çıktıklarına pişman ediyorlar.
Atları çok seven Ayberk’in görevi de dağlardaki yılkı atlarını evcilleştirip orduya at sağlamak oluyor. Zaman zaman babasıyla at çiftliğine giden ve görevinin zorluğunun farkında olan Ayberk, umutsuzluğa kapılmadan görevini yerine getirmeye çalışıyor. Bir süre sonra evcilleştirdiği atları alıp karargâha doğru yola çıkıyor. Tren yolunu takip ettiği sırada düşmanın çeteler için bıraktığı silah kasalarını görüyor ve onları da atlarına yükleyip karargâha götürüyor.
Memduh ise düşmanın el koyduğu bir Türk uçağını depodan kaçırıyor ve bu uçakla düşmana korku veren, Türk halkıyla askerlerine ise umut aşılayan bildiriler dağıtıyor. Mert de Kazam Paşa’nın yer altına kurduğu bomba fabrikasına gidip bir askerin düşmanların kullandığı köprüye bomba yerleştirmesine yardım ediyor. Salih ve Selim adlı ikizler de müezzini cepheye giden bir camiye gidip hem müezzinlik yaparak imama destek oluyor ve halkı yeniden camiye topluyorlar hem de diğer müezzinlerle birlik olup geceleri sela okuyarak düşmana korku salıyorlar.
Tüm çocuklar görevlerini başarıyla tamamladıktan sonra yanlarına aldıkları yumakları yokuş aşağı bırakıyorlar ve kendi zamanlarına dönmek için yumakları takip ediyorlar. Sonunda kendilerini yine çınarın altında buluyorlar ve Sancaktar Asım’ın diktiği sancağın önünde Akif Komutan’a selam duruyorlar. Böylece hikâye sona eriyor.