Yusuf Dursun’un yazdığı Cennet Kapısı Çanakkale, gençler için kaleme alınan tarihî ve fantastik bir roman. Romanın başkahramanları İstanbul’da yaşayıp 8. sınıfa giden ve Afacanlar olarak anılan sınıf arkadaşları Hülya, Atakan ve Mertcan. Kitap, bir yanlış anlama nedeniyle sosyal bilgiler öğretmenleri Bayram Bey’e mahcup olan ve kendilerini affettirmek için Çanakkale hakkında bir ödev hazırlamaları gereken Afacanların bu ödev için faydalı olacağını düşünerek katıldıkları Çanakkale gezisi sırasında yaşadıkları zaman yolculuğunu konu alıyor. Toplamda 231 sayfa olan kitabın son 3 sayfasında Çanakkale hakkında ileri okumalar yapmak isteyenler için oldukça faydalı bir kaynakça yer alıyor.
İlk kez 2013 yılında Nar (Genç) Yayınları tarafından yayımlanan kitap, 5 ana bölümden oluşuyor. Her bir ana bölümün başında o bölümle ilgili bir Çanakkale şiiri bulunuyor. Ana bölümlerin her biri de farklı kahramanların hikâyelerini anlatan alt bölümlere ayrılıyor. Bu alt bölümlerden bazılarının başında da konuyla bağlantılı, duygusal şiirler okurların karşısına çıkıyor. Konuşma balonları, farklı yazı tipleri ve çeşitli vurgulama işaretleriyle oldukça dinamik bir tasarıma sahip olan kitap, bordo renkli yazısıyla dikkat çekiyor ve aynı renkte resimlerle süsleniyor. Kitap, özellikle başkahramanlarıyla yaşıt olan ortaokul seviyesindeki okurlara hitap etse de 9 yaş ve üzeri tüm çocuklarla yetişkinlerin de keyifle okuyabileceği nitelikte.
Cennet Kapısı Çanakkale Özeti
Sınıflarının afacanları Mertcan, Hülya ve Atakan adlı yakın arkadaşlar, bir gün yine derse geç kalıyorlar. Sınıfa girip girmeme konusunda kararsızlık yaşadıkları için de kapının üzerindeki küçük pencereden içeri göz atıyorlar. Sınıfın içinde öğretmen yerine elinde tüfek olan asker kıyafetli birini görünce şaşkına dönüyorlar ve arkadaşlarını kurtarmak için hemen bir plan yapıyorlar. Az sonra da sınıfa girip asker kıyafetli adamı yakalıyor ve tüfeğe el koyuyorlar. Ancak bu hareketlerinin hemen ardından asker kıyafetli adamın sosyal bilgiler öğretmenleri Bayram Bey ve tüfeğin de oyuncak olduğunu anlıyorlar.
Afacanlar ne kadar büyük bir hata yaptıklarını fark edince öğretmenlerinden özür diliyorlar. Ancak derse geç kalıp bir de bilip bilmeden öğretmenlerinin üstüne atılmaları hemen affedilmiyor. Öğretmenleri cesaretlerinden ötürü üç arkadaşı kutladıktan sonra özürlerinin kabulu için onlardan güzel bir Çanakkale ödevi hazırlamalarını istiyor. Dersi daha iyi anlatmak için asker kıyafeti giyip küçük bir tiyatro oyunu sergileyen öğretmenlerine karşı çifte mahcubiyet yaşayan Afacanlar, ödev için hemen kolları sıvıyor. Tam da bu sırada okul panosunda bir Çanakkale gezisi düzenleneceğine dair ilan görüyorlar. Hazırlayacakları ödev için çok faydalı olacağını düşünerek geziye katılmak için ailelerinden izin alıp hazırlıklarını yapıyorlar.
Hülya’nın Çanakkale gezisine katılacağını öğrenen babaannesi, Çanakkale gazisi dedesinden kalan özel bir pusulayı Hülya’ya veriyor. Böylece Afacanlar, sosyal bilgiler öğretmenleri Bayram Bey ve Türkçe öğretmenleri Fatih Bey önderliğinde gerçekleştirilecek olan bu geziye arkadaşlarıyla birlikte katılıyorlar. Çanakkaleye varıp tarihi yerleri gezerlerken üç arkadaş yine afacanlık yapıp bir topun içine giriyor. Hülya’nın büyük dedesinden kalma pusuladan ve içine girdikleri toptan aynı sinyal ve kırmızı ışığın yayıldığını fark edip ikisinde de ortaya çıkan “Allahu Ekber” yazısını okuyarak zamanda yolculuğa çıkıyorlar ve kendilerini Çanakkale Savaşının başladığı yerde buluyorlar.
Afacanlar, şifreli ifadeyi tekrar söyleyip geri dönmek istese de çabaları boşa çıkıyor. Geri dönemeyeceklerini ve geçmiş zamanda görünmez olduklarını anlayınca da herhangi bir sorun yaşamayacaklarını düşünerek tam 24 saat sonra aynı yerde buluşmak üzere birbirlerinden ayrılıyorlar. Üç arkadaşın her biri farklı farklı kahramanların peşine düşüp hikayelerini öğreniyor. Her bir kahramanın hikayesinden sonra da defterlerine birer cümlelik notlar düşüyorlar. Üçü de 24 saat boyunca kadın-erkek, genç-yaşlı pek çok Çanakkale kahramanın hikâyesine şahit olduktan sonra tam da kararlaştırdıkları yerde ve zamanda tekrar bir araya geliyorlar.
Yeniden buluşan Afacanlar kendi zamanlarına dönmek için pusuladan ve toptan bir sinyal gelmesini bekliyorlar ancak ikisinde de hiçbir hareketlilik olmuyor. Böylece dönüş için doğru mekânın burası olmadığına karar verip savaşın sona erdiği mekâna gidiyorlar. Anafartalardaki bu yerde pusula sinyal vermeye başlıyor ve topraktan da aynı şekilde sinyal geliyor. Toprağı kazınca bir pusula ile küçük bir kağıt parçası buluyorlar. Az sonra da kağıtta yazan “Vatan sana canım feda!” ifadesini söyleyerek kendi zamanlarına dönüyorlar. Çanakkale gezisi sona erince elde ettikleri bilgilerle çok güzel bir ödev hazırlıyorlar. Ödevlerini öğretmenlerine ve arkadaşlarına sunarak hem öğretmenlerine kendilerini affettiriyor hem de sosyal bilgiler dersinden yüksek notlar alıyorlar.