“(Bu hürmet) benim içinse ben hiçim. Bana göre hürmetle hakaret birdir. Senin içinse kalbi sevgin yeterlidir.” Buda Gautama.
A’mak-ı Hayal; varlık, hiçlik, yaşamın amacı, ruhun gizemi, kainatın sırları… gibi felsefi ve tasavvufi konuların ele alındığı, Tanzimat Dönemi’nin verimli yazarlarından Filibeli Ahmed Hilmi’nin eseridir. Amak-ı Hayal, özet olarak, hayatını yaşayan, bir yandan da ruhunun derinliklerinde bazı sorunlarla boğuşan, bildiği her şeyden şüphe duyan ve bu şüphe nedeniyle huzursuz olan Ahmet Raci’nin Aynalı Baba ile karşılaşması ve hayal âlemindeki gezintilerle ruhunu doyurmasını anlatmaktadır.
Kitaba İlişkin Bilgiler
Amak-ı Hayal eseri iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Ahmet Raci’nin Aynalı Baba ile karşılaşması ve dokuzuncu gün sonunda vedasıyla bitmektedir. İkinci Bölüm ise Ahmet Raci’nin Manisa deliler hastanesindeki hatırlarını içermektedir.
Eser, Ahmet Raci’nin dilinden anlatılmaktadır; ancak zaman zaman yazar da söz alır.
Kitabın Özeti
Ahmet Raci, çevresi tarafından sevilen, tahsilli bir gençtir. Hayatında somut bir sorundan bahsetmek zor olsa da kalbinde bir ağırlık bulunmaktadır: bildiği şeylerden kuşku duymaktadır. Ruhu, maneviyatı tamamen kabul etmek ister; başaramaz, inkâr etmek ister, kalbi tatmin olmaz. Kısacası hayatı anlamlandıramaz, bildiği şeylere şüphe içinde bocalar durur.
Günün birinde arkadaşları ile güzel bir kasabaya üç günlük bir gezi yaparlar. Burada bir mesire alanında zaman geçirecekken, Ahmet Raci, etrafında olup biteni umursamayan iki meczubun konuşmasına kulak misafiri olur. Meczuplardan birinin “zaten hiç ile hep aynı şeydir, lakin cahiller, bir şeyi iki isimle anıyorlar!” şeklindeki ifadesinden sonra dayanamayarak kendisinin var olduğunu, varlık ve yokluğun aynı olamayacağını savunur. Meczupların alaycı ve mağrur tavırları varlığa ilişkin kuşkularını daha da derinleştirir.
Gezi dönüşünde, evinin yakınında, gelip geçerken sürekli gördüğü mezarlığa bir kez daha dikkat kesilir ve genel durumun aksine kapısının açık olduğunu fark eder. İçeri girer ve bir kulübeye rastlar. Kulübede birçok yerinde ayna bulunan yamalı cübbesiyle Aynalı Baba ile karşılaşır. Aynalı Baba hürmetle misafirini karşılar, ona kahve ikram eder, gazel okur ve ney üfler…
Kahvenin ve neyin etkisiyle Raci, hayal âlemine geçer. İlk gün Buda ile hiçlik zirvesine doğru yola çıkar. Ancak, güzel olan ne varsa içinde barındıran bir sarayın güzelliğine kendini kaptırdığında yolda kalır, Buda onu kovar. Uyandığında Aynalı Baba ona gülümsemektedir.
İkinci gün, Zerdüşt’ün ülkesinde uyanır. Zerdüşt’ün huzuruna çıkar, Hürmüz’ün (iyilik) tarafında yer alan bir asker olduğunu söyler, Ehrimen’in (kötülük) askerleriyle savaşacaktır. O, Gazap pehlivanını yenen Hikmet’tir. Hikmet ise düşmanların en çetin olan Nefs-i Emmare’ye mağlup olur. Nefs-i Emmare, Ehrimen’e mutlak bir zafer kazandıracak ve dünyayı karanlığa boğacak sırada Aşk gelir ve aydınlık kazanır. Hürmüz ile Ehrimen birbirini tamamlar, biri ile diğerinin önemi anlaşılır. Raci uyanır.
Raci bu rüyaların müptelası olmuştur. Bir gün Hindistan’ı ejderhadan kurtarır, bir gün Anka Kuşu ile kainatları dolaşır, bir gün herkesin, fakat sadece içindeki gururun yani şeytanın secde etmediği Adem olur, bir gün diğer yarısını bulmak için yedi yıllık mesafede bulunan şehre giden tek kollu, tek bacaklı, tek gözlü yarım insan olur. Raci mistik olayların başkahramanıdır, gerçek dünyaya ilgisi yok olmaktadır. Dokuzuncu gün sonunda hayalinden uyandığında yanında Aynalı Baba yerine onun veda mektubunu gördüğünde Raci gözyaşlarına boğulur.
Dünyadan ilgisini çeken Raci, Anadolu’nun dört bir yanında Aynalı Baba’yı ararken aklını iyiden iyiye yitirir ve Manisa tımarhanesine alınır. Burada delilerle uğraşmadığı zamanlarda derin düşüncelere dalmaya devam eder, halinden memnundur. Ancak, gün gelip Aynalı Baba’nın da aynı tımarhaneye düşmesiyle yeniden bayram havası yaşamaya başlar. Ney, kahve, şiir eşliğinde hayalin derinliklerinde kaybolmaya yeniden kavuşmuştur. Burada kimi zaman karıncaların lideri olur, kimi zaman aşka aşık bir mecnun…
Manisa tımarhanesinde Aynalı Baba ile ayrılık Aynalı Baba’nın hayata göz yummasıyla gerçekleşir. Aynalı Baba’dan Raci’ye hatıra olarak, kahve, şeker, ney, Kur’an-ı Kerim ve Aynalı Baba’nın birkaç elyazması kısa yazıları kalır.
Aynalı Baba ile yaşadıklarından sonra Raci’nin ruhu dinginleşir ve kalbi tatmin olur.
Kitaba İlişkin Değerlendirmeler
Kitabın özellikle birinci bölümü, fantastik denilebilecek öğeler barındırmakta, masal tadında anlatımıyla okuyucuyu sarmaktadır. Tasvirler oldukça başarılı ve güçlüdür. Günlük maceralar derin anlamlar barındırmakla birlikte, düz okuma da okuyucunun iyi vakit geçirmesine yetecektir.
İkinci bölüm daha çok sosyal konulara değinmektedir. İnsanların ilahi kitabı anlamadıkları, okunan her ne olursa olsun sadece kafa salladıkları, 65 yaşında hiç evlenmemiş birinin 13 yaşındaki bir kızla evlenmesinin bazı olumsuzluklara yol açacağı bunlardan bazılarıdır. Bu açıdan birinci ve ikinci bölümlerin birbirinden farklı havası olduğu söylenebilir.
A'mak-ı Hayal, hayat ile hayal arasında, felsefi, tasavvufi ve fantastik öğeleri barındıran başucu eseri olabilecek bir eserdir.
Yazan: Gökhan İPKİN
Amak-ı Hayal Soruları ve Cevapları
Amak-ı Hayal ne demek?
Amakı Hayal hayalin derinlikleri anlamına gelmektedir. Amak kelimesi "gözün iç köşesi, göz pınarı" anlamına gelir, o yüzden bazı edebiyatçılar tarafından benzer anlamlar da çıkartılır.
Amak-ı Hayal Yorumları
zorla okuduğum ve okumak istemediğim bir kitap
31-05-2017 20:55
dini açıdan oldukça farklı ve eğitici bir kitaptı
11-06-2017 22:10
çok güzel bir kitap 😊😊
26-11-2017 17:05
çevirisini kimin yaptığının muhim olduğu ve şimdi ki yeni çağ insanlarının okumasının gerekli olduğuna inandığım bir kitap
07-10-2018 21:58
amakı hayal özet ödevi için okudum okuduğum en saçma kitaplardan bir tanesiydi bir öğrenciye böyle saçma bir kitap ödev diye neden verilir anlamıyorum
20-01-2020 20:28
tasavvuf edebiyatının önemli eserlerinden biri... kitapta raci isimli bir genç var ve ruhsal olarak bunalımda olduğu bir dönemde aynalı baba isimli dervişle tanışıyor. sorularına cevap bulduğunu ve bu dervişin yanında huzurlu olduğunu hissedince sürekli gelip gitmeye başlıyor. onun yanındayken de hayale yolculuk yapıyor, kitap da ismini buradan alıyor. bu yolculuklar 23 fantastik hikaye şeklinde anlatılmış ve bu hikayelerle birtakım dersler verilmiş. kainatın gelip geçici olduğu, materyalist görüşün insanın yaratılış amacını anlamasında yetersiz olduğu gibi sonuçlara varıyor kitap.