Tu¨rkiye’nin en kapsamlı davası, u¨lkenin u¨zerindeki darbe gölgesinin kaldırılması ve u¨lkenin demokratikleştirilmesi için bir umut olarak başlamıştı. Bu dava ile ilgili bir kitap yazan gazeteci durumun hiç de böyle olmadığını, dalga dalga gelen operasyonların gölgesinde derin devleti ele geçirme savaşının yaşandığını farketti. Yaşananlar, anlatıldığı gibi du¨ne değil bugu¨ne ait bir hesaplaşmaydı. Yaratılanın sivilleşme ve demokratikleşme illu¨zyonundan öte bir şey olmadığını gösterecek yeni bir kitap yazmaya karar verdi. Bir cemaatin 12 Eylu¨l darbesinden sonra devlet içinde nasıl örgu¨tlendiğini, polis teşkilatını nasıl ele geçirdiğini, karşı çıka nların komplolarla nasıl tasfiye edildiğini, kapalı kapılar ardında birilerinin nasıl "delil yarattığını" yazmaya başladı. Ama kısa su¨re sonra kurulan bir pusu, hayata geçirilen bir komployla kitabında anlattığı akıl almaz oyunlardan birinin içinde buluverdi kendini. Gazeteci Ahmet Şık Silivri Cezaevi’nde yazmaya devam etti ve PUSU'yu anlattı:

"İmamın Ordusu"nu yazmaya nasıl ve neden karar verdi?
"Örgu¨t arkadaşları"yla emniyette ve cezaevi ring araçlarında nasıl tanıştı?
Gözaltında, Metris ve Silivri Cezaevi’nde neler yaşadı?
Özel yetkili gazeteciler nasıl ve neden saldırdı?
AKP ve cemaatin yeni medyası nasıl dizayn edildi?
Ergenekon operasyonları konusunda ne du¨şu¨nu¨yor?
"İmamın Ordusu"nu yazarken hangi belgenin peşindeydi?
Bu belge onu neden hedef yaptı?
Onu bu belgeyi bulup yayınlamaktan vazgeçirebildiler mi?