"Adını 'ölü' koydular sessizce. Doktorların ağzından çiğnenmiş sakız gibi çıkıveren o hece yüzünde patladı: 'Ex!' Eksildi dünyadan. Başkasının üzerine kolayca yapışırdı 'ölü' etiketi. Hep başkalarının öldüğünü görmüştü ömür boyu. Başkaları, hep başkaları. Değişen bir şey yoktu aslında. Başkalarına göre ölen yine bir 'başkası'ydı. Kendisi."
Kendi ölümünü yazmak üzere yola çıkıp geçmişiyle ve en temel varoluşsal sorunuyla, ölümle, yüzleşen bir Yazar... Sonunun nereye varacağını kestiremediği bir kampanyayı tamamlamaya çalışan başarılı bir reklamcı Rüya... Hiç beklemediği bir anda karşısına çıkıp Rüya'nın hayatını değiştiren Hayat Hanım...
Birbirini tanımayan üç kişi ve beklenmedik zamanlarda kesişen hayatları... Hayatı ötelere taşıyan ölümün ve aşkın ortak yüzünde gelişen tereddütler ve acılar yumağı. Anlatı kitaplarıyla büyük bir okur kitlesi edinen Senai Demirci, son derece başarılı bir romanla çıkıyor okuyucularının karşısına.
Okuru ölüm gerçeğiyle yüzleştirirken ölümle barışmaya da çağırıyor. Ölüm deyince akla üşüşen yok olmak, unutulmak korkularına, ölümden sonrasına dair kaygı ve endişelerimize ayna tutarak bizi hayatın en büyük gerçeğiyle esaslı bir yüzleşmenin eşiğine getiriyor, ölüme bakışımızı olgunlaştırıyor.
Öldüğüm Gün, ölümle kazanılacak yeni imkânlara şiirsel bir bakış denemesi, hayatla ölüm arasındaki mahrem aşk hikâyesinin fısıltıları ve iç çekişleri.