Çok eski zamanlarda yaşlı annesiyle birlikte yaşayan bir Keloğlan varmış. Evlerinin küçük bahçesinde bir dut ağacıyla, bir de ağacın dibinde ot yiyip geviş getiren, sakalını sallayıp meleyerek tırnağıyla yeri eşeleyen sinyali keçisi varmış. Güneye bakan odalarında küçük bir pencereyle orta verinde bir tandır, tavanda ise dumanı çekip içeriye hava ve ışık veren bir baca deliği varmış. Pencerelerinin bazı yerleri cam yerine kâğıtla kaplıymış, duvarlar ise balçıktan yapılmış ve raflarla çevriliymiş. Keloğlan sabahları kırlara gider çalı çırpı ve ot toplar sonra da omuzlayıp eve getirirdi. Birazını keçisine verir kalanını da ya kışın satmak ya da keçisine vermek için dama yığardı. Öğleden sonraları güvercin uçururdu. İyi bir güvercinciydi...