Tahtadan atları, kurşundan askerleri, lastikten topları, plastikten arabaları, kısacası, parayla satın alınabilen hiçbir oyuncağı olmamış yoksul bir çocuğun öyküsüdür Gülibik. O'nun çocukluğu boyunca, bir tek oyuncağı oldu: bir horoz, Gülibik'li bir horoz. Gülibik, o yoksul çocuk için oyuncak olmaktan da öte birşeydi: bir dost, bir arkadaş, bir umuttu. Öyleyse bu öykü, o yoksul çocuk için Gülibik'in sevinçlerini, acılarını, umutlarını, arkadaşlıklarını anlatır. Horoz sevmeyen, çalışkan öğrencilere oldum olası acımışımdır. Okullarda horoz sevmeyi öğretmiyorlar. Çok yazık! Hammurabi'nin kim olduğunu, Pigme'lerin nerede yaşadıklarını, Brezilya'nın yüzölçümünü, tekkanatlıları, çiftkanatlıları, etoburları, otoburları, çarpım cetvelini bile ezbere bilmek neye yarar, bir horozu sevemedikten sonra? Horoz sevmeyen birini görünce çok kızıyorum; bağışlayın, ne anlatacağımı unutuyorum.