Müzik dinler, söyleyemeyip ağzına mühürlediği kelimeleri parmak uçlarından bloguna aktarırdı. Yağmurlu bir günde söylenen bir ezginin ardına yaslanmış yorgun ruh ile o gün tanıştı. Ruhu kaybetmişti ama kalbi kazanmaya hazırdı.

Birçok insana göre, sıradan bir hayatı vardı Ege'nin. Sosyalleşme adına yaptığı her şey elinde patlamış ve kendini birdenbire kaybedenlerin tarafında bulmuştu. Okulunda farklılıkları yüzünden sevilmeyen, dışlanan, alay edilen Gözlük'ün tekiydi. Arkadaşı yok muydu? Evet, bir tane vardı. "Bu kadar melankoli insana zarar verir," diyerek başlayan, "Sorma! Çarkıfelek izlerken bile ağlıyorum!" ile devam eden bir internet arkadaşlığıydı onunki.

Bir yaz tatilinin başlangıcında, arkadaşlığı, umudu, âşık olmayı öğreneceği bir maceraya atıldığının farkında olmadan takıldı Tuğçe'nin peşine. Okulun yaz kampı, beraberinde tüm soru işaretlerini de getirdi. Aylardır internetten konuştuğu Heiley17 isimli kullanıcının da aynı kampta olduğunu öğrendiğinde, kovalamaca ve oyunlar başlamış oldu.

Peki, Heiley17 kimdi ve neden saklanıyordu? Kalbi ejderhanın ateşinde mi atacak, yoksa kırgın bir yüreğe merhem mi olacaktı?

Ona yazmak, durduk yere gelen ağlama isteği gibiydi.