Bitti Bitti Bitmedi

Bitti Bitti Bitmedi
Kitabın Yazarı:Vedat Türkali Kitap Türü:Yerli Romanlar Yayınevi:Ayrıntı Yayınları Yayınlandığı Yıl:2014 Sayfa Sayısı:192 ISBN:9789755399539 Kitap Puanı:7.7 / 10 | Yorum: 10

Fiyat Listesi / Satın Al

YazarOkur:bedava al e-kitap,pdf,epub: *

7.7
Berbat Sıkıcı Ehh işte Güzel Harika
Güzel
Giriş Yap Üye Ol

Bitti Bitti Bitmedi - Vedat Türkali

Puan Tablosu

Arka Kapak Bilgisi

Bitti Bitti Bitmedi Özet

BİTTİ BİTTİ BİTMEDİ…

Vedat Türkali… “İlk romanı Bir Gün Tek Başına” ile gönüllerde taht kurmuş, sanatsal ve yazınsal görüşlerinden ödün vermeden sinematografik özelliklerin romana aktarıldığı başarılı bir yapıtı Türk edebiyatına kazandırmıştır. Bu romanını, başlıca Mavi Karanlık, Yeşilçam Dedikleri Türkiye, Bu Gemi Nereye, Komünist, Güven, Kayıp Romanlar, Yalancı Tanıklar Kahvesi adlı eserleri izlemiştir. Ve son olarak, “Mahalle, ilkokul, üniversite ve uzun yıllar TKP içinde birlikte çalışma onurunu kazandığım, çektiği bütün işkencelere karşın hiçbir tutuklamada beni ve sorumlu birçok kişiyi ele vermeyen Dr. Haig Açıkgöz’e yürekten sevgi ve borçluluk duygularımla.” diye başladığı romanı ‘Bitti Bitti Bitmedi...’ raflarda yerini aldı.

Kahramanımız Murat (asıl adı Tarık) Bulgurlu’da kiralık bir evde oturan orta yaşlarında biridir. Neredeyse tek yüzünü gördüğü ev sahibi Raife Hanım ve torunudur. Çocuğun annesi ile Recep Usta imam nikahıyla kadın on altı yaşındayken evlenip iki yıl sonra Almanya’ya işçi olarak gitmişlerdir. Kadın çocuğu doğurup kaçar. Üç yaşına kadar babaanneyle Almanya’da kalan oğlanı, Recep Usta getirip Bulgurlu’da aldığı iki katlı eve yerleştirir. Bu durumu Tarık, “Dünya tatlı da, birbirlerine çirkin yazgılar oluşturmak için insanlar yaratıyor tatsızlıkları! İnsanlar olmasa dünya var mı ki?” diye tanımlar. Murat o sıralar bir hastanede tedavi görmektedir. Çünkü 17 yaşında dönemin siyasi olaylarına karışmış ve Diyarbakır Cezaevi’nde türlü işkencelerden geçirilmiştir. Büyük bir travma yaşamaktadır. O gün yanına gelen Zilan adlı bir hemşire kendisini Diyarbakır’dan tanıdığını söyler. Bu olay Tarık’ı ürpertir. Aklına oradaki anılar, gardiyanlar, kapıların GGAAARKK sesi, sopalar, işkenceler, kavgalar… gelir.

Murat’ın halası ve eniştesi kendisine düzenli olarak para gönderiyordur. Fakat artık bu duruma hayır diyen kadın bir gün Murat’ı alarak Şükrüllah adında bir adamın Mısır Çarşısı’ndaki dükkanına götürür. Askere giden katibin yerine Murat’ın bakmasını isterler. İlk başlarda Murat bu durum canını sıksa da orada Lüsi adında bir Ermeni mimarla tanışır. Gün geçtikçe yakınlaşırlar. Lüsi’nin Fransa’da yaşayan bir dedesi vardır. Zaten başka da akrabası yoktur. Bu ortak özelliklerinden dolayı birbirlerine yakınlaşırlar. Lüsi dedesine Murat’tan bahseder. Dedesi daha tanımadan Murat’ı çok sever. Çünkü o da kendileri gibi zulüm görmüş, ailesini kaybetmiştir. Dede özellikle Lüsi’den Murat’ın anılarını yazmasını ve bir yazar olmasını ister. O sıralarda Erivan’a gitmeleri gerekir. Lüsi Murat’a da kendilerine katılmasını teklif eder. Fakat Murat kabul etmez. Aylar sonra dede ve Lüsi gezilerinden dönerler. Kınalıada’da Murat onların davetlisi olur ve aralarında harika bir sohbet gerçekleşir. Dede kendi hayat öykülerinden ve Ermenilere yapılan haksızlıklardan ve o dönemin siyasetçilerinden bahseder. İttihat ve Terakkiperver Partisi’den, Abdülhamit’ten sürgünlerden, Der-zor çölünden ve daha birçok konudan bahseder. Söyledikleri gibi gezilerini Erivan’a değil, Birinci Dünya Savaşı’nda ailesinin sürgün olduğu Suriye’nin Der-zor çölüne yapmışlardır. Dede özellikle Lüsi’nin de bu tecrübeyi edinmesini ister. Oradan Hatay’a geçmişler ve birkaç ay orada kalmışlardır. Lüsi orada bir zamanlar neredeyse tüm dünyada yasaklanan 1933’te yayınlanan Werfel’in ‘Musa Dağ’da Kırk Gün’ romanını okur ve tek kelimeyle çarpılır. 1915 Tehcir olaylarında Musa Dağ eteklerinde kurulu yedi Ermeni köyü bir araya gelip, ‘Nasıl olsa sürgünde öleceğiz, direnebildiğimiz kadar direnelim’ diye karar alırlar. Erzaklarıyla beraber Musa Dağı’nın doruklarına çıkarlar. ‘Roman, bu direnişin öyküsü ile birlikte direnemeyenlerin, direnmeyi aklından bile geçiremeyenlerin yaşadığı sefaleti, yok oluşu anlatıyor.’ diye bahsediyor kitap. Yahudi soykırımının başladığı dönem olduğu için soykırıma karşı bir uyarıcı roman olduğu konuşulmaya başlanır Avrupa’da. Yıllarca kitap sansürlü olarak kalır. Murat bu olaydan oldukça etkilenir. 1. Meşrutiyet, Romen Dyojen, Tanzimat ve Islahat Fermanı, Kürtler ve Türklerin ilişkileri, Cumhuriyet Dönemi ve daha birçok konu hakkında sohbet ederler... Bu sohbetlerin sonrasında bu üç insan o kadar çok kaynaşır ki, Dede, Tarık'ın evlerine damat olarak girmesini onaylar. Güzel bir düğün yaparlar. Çok mutlulardır. Dedenin damadı ve torunuyla seyahat fikri vardır, fakat Lüsi'nin ikizlere hamile olduğu öğrenilince bu fikir rafa kalkar. İkiz kızlar doğar ve dört yaşına gelince Ermenistan'da son bulan bir seyahat planı yaparlar. Önce kendi topraklarına giderler, yıllardır Dede doğduğu topraklara gitmiyordur. Doğduğu köyde bir uçurumun kenarına gelir. Aile sırlarını anlatmaya başlar. Köylerindeki Ermenileri öldürmek için kurşun yetmeyince, köy ahalisini toplayıp burada birbirlerine bağlayıp uçurumdan aşağı atarlar. Lüsi'nin annesi Maral kurtulur, yani Dede'nin kızı. Maral da bir gün bu uçurum kenarında süpürge otu toplarken kimin ermeni olduğunu fitneleyen askeri görmüş ve kavgaya tutuşurken yuvarlanarak ikisi de uçurumdan düşmüştür. Lüsi ilk defa öğrenir bunları ve sarsılır. Dede küçük torunları Arsenik ve Maral'ın minicik ellerine birer kağıt koyar. Kağıtlarda Ermenice ve Türkçe Bitmedi-Bitmeyecek yazar. Kağıtları aşağı atarlar ve Dede uçuruma doğru yüksek sesle bağırır: BİTTİ Mİ?

Vedat Türkali bu romanında yüz yıllık bir tarihi anlatıyor. Kendine has akıcı dili ve sinematografik anlatımıyla hiç sıkmadan kendini okutturuyor. Özellikle yazma deneyimi olamayan askeri darbe mağduru bir genç ile tehcirin her bir anını acıyla yaşamış iki insanı roman kahramanları yapmak ve bir araya getirmek, Türkali’nin yazıdaki başarısının en büyük kanıtlarından biridir. Hayatin kendisinden beslenen bu romanın sonu ise okuyucuya bırakılmış BİTTİ Mİ? diye soruyor. Sizce de BİTTİ Mİ?

Bitti Bitti Bitmedi Konusu

Türk edebiyatının ve sanat dünyasının önemli isimlerinden bir tanesi olan Vedat Türkali’nin son romanı olanı olan Bitti Bitti Bitmedi ile 1915 yılını gerçek kişiler ile okurlarına sunuyor.

Bitti Bitti Bitmedi romanı Diyarbakır cezaevi ile başlıyor ve o dönemin gerçek kişilerinin yaşadıkları anlatılıyor. Vedat Türkali, gerçek belgelere dayandırarak yazdığı kitabında Kürtleri ve Ermenileri konu alıyor.

Bir tarafta Diyarbakır Cezaevinde işkence görmüş genç Kürt bir yazar. Diğer tarafta 1915 olaylarında ailesini kaybeden genç bir Ermeni kız. Yaşadıkları acıları birbirlerine aşık olmaları ile çözmeye çalışan iki gencin aşk hikayesini gerçek yaşananlar ile birleştirmiş Vedat Türkali.

Bitti Bitti Bitmedi Soruları ve Cevapları

Bitti Bitti Bitmedi kimin eseri?

Vedat Türkali

Bitti Bitti Bitmedi türü nedir?

Yerli Romanlar, Tarihi, Romantik Aşk

Bitti Bitti Bitmedi kaç sayfa?

192

Bitti Bitti Bitmedi Yorumları

hikaye olarak güzel ama çok tartışılır bu kitap

27-12-2014 01:42

berbat bir kitap olmuş parama yazık oldu

30-12-2014 20:39

çok fazla duygu sömürüsü yapılmış olaylar abartılmış böyle olunca gerçeklik duygusunu kaybediyor herkes birşeyler kanıtlama peşinde anlamak zor

16-01-2015 21:00

yancı bir kitap gibi duruyor. tartışılır ve yoruma açık bir kitap olmuş. hikaye akışı güzel, yazarımızın emeğine saygı... ama yine de taraf tutuyor gibi bir konuyu ele almış yazar.

29-01-2015 19:42

güzel bir kitap gerçekten okumasıgereken bir kitap

23-12-2015 21:24

kitap tek kelimeyle harika yazarın emeğine sağlık

09-02-2016 23:10

bizim isimize gelmeyen her sey güzel olmamis deriz !

03-03-2016 09:15

güzel kitap konuyu güzel bir şekilde ele almış düşüncenize göre değişebilir tabi

21-08-2019 11:46

konusu çok güzel anlatım da güzel beğendiğim bir kitap

07-07-2022 23:43

bitiremedim yarım bıraktım buradan yazacağım

12-06-2023 17:11